8 Kasım 2019 Cuma

Güneş karanlık distopyada unutuldu

Artık yazmıyorum çünkü
Ne sen geliyorsun ne de ben gidiyorum
Her gece güneşi bekleyerek geçer mi?
Belki güneş merhemdir uykusuzluğuma
Kalp atışlarımın hiç hızlanmaması,
Ya da yavaşlamaması bir doğa harikasından ötegelen bir vuku olamaz!
Şey zaten saat dörtotuz ve alışmışımlık
Şimdi bir leziz fıtrat darbeder bilincimi,
Altından kalkamaz doğa
Altından kaplama; doğal
Gayet şaşkın yavru zindanlar heceliyorum
Saat dokuzda alarmım var

Bu yaşlı Konak'tan bir vapur kalkacağız
Tam Karşıyaka'ya doğru
Yüzerken mihenk toplayacağım
Dalgalarından senin, ııı ve saçlarının
Aslında dalgalı mı bilmiyorum ama sadece
Sadece dalga geçiyorumdur
Ve bu suç değildur
Ve kelimelerimi çiğnemeden yutuyorum böyle daha tatlılar
Ve heceleri atlıyorum 4'e bir taş atıp
Sonra 5'e ve altına
Böylece yuvarlanan yeşilden ve elenen maviden daha samimi gelir bana uçan imparatorluk
Ve keçi sütünden yapılma binalarımı sen zıplayamıyorsun biliyorum
Çünkü ideolojik bir şiir değil bu
Yani narsist bir nazist olamamaklık var
Saat dörtkırk

Şarkı söyleyemiyor hala rakamlarım
Kendine gel kendine gel kendine gel kendine gel çarpı on
Bir şeyi söyleyince olurmuş kırk kere yağma ve bir kahve söyleyince gelmezmiş kırk yıl ya
Aslında bir Maria'nın balon kapı alması kadar ütopik olurdu bu
Latife yapıyorum sen de çay ister misin!
Çünkü beş dakika daha geçmiştir neden değersiz uykumdan
Mavi ve kırmızı düşman değildir
Buna Age of derken inanmıştım
Şimdi anlıyorum ki gözüm, burnum, ağzım her biri sıvı madeniymiştir bilahare
Ve üçe kadar sayacağım ben üç dakikalar boyunca
Bir
Bekliyorum
İki
Üç
Saat dörtelli

-Enes Bozkurt

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder