19 Nisan 2020 Pazar

Birakolik noel ağaçları

Bu benim karanlığa hüznüm
Gün doğmasın gerekirse
Polonyalı asilzadelerin yıllar süren işçileriyle
Bir gün farklı bir kıtaya kaçarız
Yenisahra'dan Rıhtım'a gitmeye benzer
Sadece yürüyerek boğazları delerim
Ve Chicago'ya yaraşır bir öfkem yok hala
Ruhum çelik gibi? Hayır, onurum? Hayır kalbim? Ruhum.

Taş taşır taşralılar taşar taşeron taşıtları
Şimdi biriktirip kinini kınına saklar
Ve kılıcını çekerse bu kendisi için de tehlikelidir
Bir ideolojiye dönüşür başkaldırısı
Benim uykularım bana böyle hizmet ediyor

-Enes Bozkurt

17 Mart 2020 Salı

Orta Dünya'nın doğusunda sen

Dudaklarını yürümeden ölmem
Ciğerlerimde menengiç besliyorum da
Sen yoksan da gözlerin varlar
Tüm şiirlerimi eviyeye bırakıyorum;
Bir gün dönüp temizlerim bakarsın

Sen varsın ya çünkü bu rayiha dudak uçuklatıyor
Teraziler mongollara ne fayda
Onlar da Han'ın soyundandı misal
Şimdi soyunmuş, endemik bir türün tüyünden ucuz posterlere biletler aşikar
Us saraylara da gerek
Ve sen
Bana

-Enes Bozkurt

13 Mart 2020 Cuma

Ekseriyetle dönülmüyor bu safsatadan

Cefapişe söndür ki aklım aç güneşine
Kaybediyorum keza böyle
Nalbura takılıyorum, şeritlerden görüyorum yaşça büyük abilerin camlarına
Gömüldü izi çıkar sonra
Her şey teorik, hepsi safsata
Bu pişmanlığın ah yanımda olsanı

Olması gereken hiçbir şey değil bu
Korktuğum için kaçıyorum ya senden
Sen kaçma diye
Başka pişmanlıklar yaşamadan evvel seni tatmalıyım
İstanbul'u dudaklarınla adımlayalım
Yastığımızı alıp stadyumlara gidelim
Ne olur koca İzmir küçücük olursa bize
Tekerleklerime nasır bağlarım

Şimdi uyuyorsun ya sen
Uyan, uyan da bak Kadıköy ayaklarımızın altına gri çarşafları seriyor yürüyelim diye
Ben biliyorum
Ben biliyorum dememem gereken taksirleri
Bir gün ağlıyor
Koca bir gün ağlıyor parmaklarıma ya
O yüzden bilmiyorum ağlamak ne demek

Kendimi üzdüm
Şimdi bilmiyorum da sen,
Nasıl olursa
Ne

-Enes Bozkurt

Sen benim en fevkalade tercihimsin

İndin mi?
Meraktan çatlıyor dudaklarım
Bu hissi Amerikan filmlerinde görmüştüm
Anlamsız, tuhaf gerilimi
Mahallemde bir Eyfel Kulesi var, bundan birkaç kilometre uzağa tekabül ediyorsun
Sana seni soramıyorsam bu Age of Empires'ı yaratanların suçu
Sağlıklı bir zihnim olmayışından

Hakkında yazdıkça bana beni hırpalarım
İnceldiği yerden kopsun
Kopsun ayaklarımın bu zeminle bağı
Kopsun kara curnatası güneşi tuttukça bedenime
Ters giden bir şeyler; benim ve şu açık mavi uzvum
Söyleyeceklerim bu kadarla sınırlı değil

-Enes Bozkurt

12 Mart 2020 Perşembe

Without you Mrs.

Sen konuş ben dinlemek istiyorum
Dudaklarının bir çok görevi var
Tavernalar uzaklaşıyor seans seans
Otobüsler kalkıyor Pasifik duraklarından
Ama hiçbir anlamı kalmayacak sen bunları okuduktan sonra
Bilsem de yazıyorum, yazıyorum ki gör
Gör, başka kadınlar nasıl başkaları olmaktan çıkıyor aniden
Başka adamlar, başka insanlar
Sen ve ben başkalarıydık bir zamanlar

Ben dobralaşınca bunu düşün
Düşün ki bir şeyler koyalım ömrümüze

-Enes Bozkurt

11 Mart 2020 Çarşamba

Her kez hata yapar herkes

Sigaramı yudumlayıp kaybolamazsın
Çünkü aşıklar yapardı bu saçmalığı
Sadece ne yaptığımı bil istiyorum
Çünkü çok yavaş öldürüyoruz birbirimizi
Her bir saniyesinde bir hataya gebeyiz
Ve bu genetik

Romantik değil, biraz avareyim
Ne yapmak istersem o aslında yaptığım
Bana karşı gelme
Çünkü bu hem beni sorgulatır, hem de anlamsız soru işaretlerim olur doğruca
Koşup sana gelmek ne zor eylem

Hele bir saat okunu bana çevirdiğinde
Unutmak istediklerimi sana unutturacak olmak rahatlatır ancak
Saf güzar denklemimde modayı çok sesli kullanıyoruz
Ve bu böyle iyi kalacak
Çünkü anılar biriktikçe boğazlarım ağrıyor
Bu da hoşsohbet kadınların kelimeleri teker teker düşüyor anlamına gelir

Hem ayrıca doğal olarak sen benimsin
Ellerin de
Ve gözlerin minimal tiyatrolar çeviriyor görüyorum
Sahnesi koca bir orman bahçesi, içinden iki farklı nehir akıyor
Ben görüyorum ve bu beni delice korkutuyor

-Enes Bozkurt

10 Mart 2020 Salı

Metrolar dünyaya sulh getirebilir

Bu günlerde aşık adamlar gibi davranıyorum
Ben değilim
Ben; birasını içen, sigarasını duvarlara söndüren bohem bir şairim
Ve yarın geceden itibaren aklıma kurt düşecek
Her insan hata yapabilir ama sen her insan değilsimm
Her insan olsaydım aşık bir adam yazardı buraya

Şimdi bu sikik hayatın etimolojik kökenine inanıyorum ve ne göreyim
Birkaç fanatik sarıp içiyor minvalleri
Gerekli ya da gereksiz; biliyorsan bu kın çıkartır gökyüzüne
Ne Amerika bir şair görür Bukowski dışında
Ne de Yeşilırmak'ı geçebilmiştir

Bunu yapmayı seviyorum

-Enes Bozkurt

İris çapında bir mizansen

Uyandığımda ilk sana koşuyorum
Gözümü kapattığımda berrak gözlerin;
Sanki karşımdaymışcasına
İçiyorum ki daha net ol
Bu bulanıklığın arasında

Gözlerim gözlerine değiyor
Sen uzaktayken elim eline
Seni kaybetmek imkansız geliyor
Bu Kozyatağı'nda adıma ağıtlar sıralamaktan daha ürkünç bir varsayım
Ve bunun içinde bir konferans salonuna tabiyiz
Beni tanıyor musun?

Sen korkuyorsun sanki
Ama benim sana söylemek istediklerim var
Söylemiyorum ki; ben de korkuyorum
Kendimi sende kaybetmekten

-Enes Bozkurt

9 Mart 2020 Pazartesi

Sen sandım duvarlara sarıldım

İnsanların yere göğe sığdıramadığı aşk kavramını ben sana defalarca sığdırdım
Her bir saç teline sığdırdım
Gözlerinin her bir çimenine sığdırdım
Her parmağının ucuna sığdırdım
Şimdi seni yere göğe sığdıramıyorum

-Enes Bozkurt

5 Mart 2020 Perşembe

Kendine bir bak, iyi, tamam mı

Şiir yazmaya burda başlamıştım
Tam bu balkonun bu kapısının bu ötesinde
Komunist saçlı bir abonenin dürtüsüyle
Sen tanırsın bebeğim, ben tanıyamıyorum

Çok sigara içiyorum
Dostlarım da demişti
Bir yıl bir ömrün üçte biridir bazen
Yaşlılar da ölür, 16 yaşındaki şövalyelerle
Ve bir bakmışsın sabah olmuş
Sevgilin uyumuş, karanlık karanlıklara gömülmüş
Top koşturan yelkenlerin çakmaklarını alıp San Diego'dan Los Angeles'a şortlarıyla yürüdüklerini biliyor muydun?
Özlendiğini de bilmiyorsun

Korkuluksuz bir balkonu düşledin mi hiç
Kiracısı korkulukları söküp götürmüştür belki
Birkaç gündür intiharı düşünen birinin orada bulduğunu kendini
Atlamak için düşünmesine gerek kalmazdı;
Bütün şartlar hazır;
Kader dürtülemesi

Şimdi bu soğuk havada,
Bıyıklarımı yırtarak metaforlara boğuluyorum
Bu körfez var ya bu körfez, geceleri gözlerin
Ruhumu kesen etezyenin soyut varlığına
Ve varlığına
Ve varlığına

Pembe kumaşlarla yazıyorum sana bu şiiri
Bazı şarkılarda adından bir parça geçtiğini hatırlıyorum
Gözlerin her gün Marmara'yı besliyor;
Böyle olması ciğerlerimi
Ve yazıyor olmam benden çok parça eksiltiyor
Günbatısını bekliyorum

İlk şiirimi burda yazmıştım, birkaç sene önce
Karabağlar'da herhangi bir caddenin herhangi bir apartmanının herhangi bir dairesinin herhangi bir yerinde
Ve herhangi bir araba o caddeden geçti ve herhangi bir araba daha
Herhangi bir adam sigarasını birkaç cadde ötede söndürdü
Herhangi bir sigara daha yaktı birkaç saat sonra
Herhangi bir kadın herhangi birinden çakmak rica etti
Herhangi biriyle tanıştım, herhangi biriyle vapura bindim
Herhangi biriyle herhangi bir zamanda Karşıyaka'ya indik
Herhangi kimseler ve herhangi zamanlar geçti
İlk şiirimden bu yana
Sen herhangi bir şiire yazılabilecek bir susun
Üstelik çengel bulmacalar da adından söz ediyor

-Enes Bozkurt 

Kelimeleri kutuya at

Bir pazar sabahı
Aklımda değilse yolum
Yolum...
Var mı?
Ya bir toz taneleri bir araya gelip kocaman olur da
O zaman hayat hayat olur, biz ardiyeci

Bir pazar sabahı Kadıköy'den yola
Önce Ataşehir sonra bir kaç üniversite
İçmek için yer arayan iki kaybolmuşuz
Da
Bu dünya niye dönüyor bu sahaflarda?

Galaksi
Dünya
Dünya soğuk
Bir bira açmalı şakaklarına
Vapurları bindirelim hoşçakalsınlar
Ne anlatıyor Konfüçyus da

Denizler gerçekten soğuksa
Soğuksa atlamamalıyız
Dönüp kaybolamayız yine sokaklarda

-Enes Bozkurt 

4 Mart 2020 Çarşamba

Hangi birini anlatayım

Gözlerin fayanslardan yırtıklar taşır
Ataşehir sapağından sapmış bir Göztepe yolcusu gibi:
Çığlıklarımı öyle susma, damarlarım benim arkadaşlarıma taahhütler sunmuştu oysa

Bir insan nasıl sadece kalp değilse bir insan olmadığı gibi
Sen babamdan daha girişkendin ben hakkında
Bir şehri tersinden cümle etmek
Bir senaryo değildir yağmur yağsa bile
Ve yağdıkça Ankara da kıpkırmızıya bulanıyor

Beni dinle, beni duy, beni gör
Tren kalkıyor ve en az 5 şehir geziyor
Layığı olduğu kadar barlar da hemşirelere gebe
Ve tam duymamam gereken bir şey oluyor
''Adımla sesleniyor birine bir kül perisi''
Merdivenlerden çıkarken seni görüyorum
Da, sen sanki bir başkasıymışcasına

İnsanlardan bahsediyorum
Arkadaşıma kendimden bahsediyorum
Bir bira, sonra?
En son hatırladıklarım da bunlar
Bazen duygularımı kaybediyorum
Sonra hiç aramadığım bir anda karşıma çıkıveriyorlar
Aydın'a yürüyerek gidiyormuşum gibi

-Enes Bozkurt 

Yaş 18 bir yolun sonu

Yaşlanıyoruz be
Sakalımız çıkmış pistin etrafında
Daha birkaç gün önceye kadar çocuktuk sanki
Anneme sarılınca çocuk hissederdim
Şimdi aynaya baktığımda
Bu surat olduğundan yaşlı gösteriyor
Kimliğime kalsa 3 ay sonra daha 19um
Kimse inanmaz buna!

İlginç bir tesadüftür
2 yıl önce de yazıyordum
Bir şeyler anlatmak istemezsem argümanlarım olmaz şayet
Burada münazara yapmıyorum!
Yaşlanıyorum be

Bu saçın sakalın kesilmesi lazım
Boşlukta kalan cümleler ezilmeli!
Yanıma bir Ankaralıyı alırım ki bu bile bir ilginçtir
Artık vakti geldi
Yaşlanacağız

-Enes Bozkurt 

3 Mart 2020 Salı

Dutluk'ta bırakıyorum

Bohem kalıyorsa anladığım
Bu farklı bir hatta birkaç ışık tanesi serpiyor olabileceğimden değildir
Çünkü saçmaladığımda komik olma içgüdüsü güden arkadaşım;
Kaç kilometre uzak sayılmaz şimdi
Ben Ankara'da İstanbul'lu gördüm mü hatırlamıyorum;
Bu girince sola döndüğün ODTÜ dışında

Baksana bir geçmişim var
Bu değerli ise anlatırım kutsal kulaklara
Ve abarttığımda bazen pişmanlık kafidir
Acıbadem de taksiye biniyor
Ve Marmara diyorsa sarı arabalarıyla Kadıköy'e giden bazenleri var
Bu iş yarım ama bu kadar

-Enes Bozkurt 

Muhakkak hastane ıslanmıştır

Kafamı sokacak bir delik buldum
Ne ayazmış Ankara!..
25 lira uyku
Kütüphanede sabahlayan Egeli battaniyesinden 1 gram dahi bulamıyorsa
Çakmağım yanmıyor, param var, sokakta kaldım
Bulamıyorsa

Ama yarın ben başkaldırıların en kralına başkaldıracak cesareti bulucam
Yarın ODTÜ'nün kapısına Kadıköy'den biraz yüzük biraz defter ve bir çanta getiricem
Şimdi biraz şarkıya bugün 6 defa bindiğim metrodan selam veriyorum
Bu coğrafyanın sadeliğini seviyorum
Büyüklüğünü bide İstanbul'dan uzaklığını
Metro ardısıra bomboş

-Enes Bozkurt

İhtiyaç duyuyorsam bir ihtimal

Bir varlığı öldürmek için başka varlıklara şiir yazılmalı
Bir sevgiliyi unutmak için başka sevgiliye aşık olunmalı
Çünkü içilmeli,
İçildikçe hayıflarım konserin getiremediği kömür, bal ve silahlarımın kabzasını
Süratle dışlanmalı bu suretle var olmayışı efsun sanılan efsal tabakaların
Yaren bilmiyor, kokusu çok hoş balta girmemiş karanlık, kasvetli çiçeklerin
Loş yerlerde

Üstü açık buranın, gel sigara içelim
Kadıköy'de satışa getirmezse bazı arkadaşlarım belki
Kalkar veya otururuz farketmez
Bozuğum yok
Çok da önemli değil eve gidişlerim

Şiir yazmak için otobüs kınını çıkartıp sallıyor bana
Ve dolayısıyla yine gelmiyorsun sen
Biraz eski bir şair olsam gerek ki
Ne yazmandan dem vuruyorum ne aramandan
Çünkü kolaylıkla yapılabilirdi bu muhteşemiyane aziz ellerinle
Fikirtepe'yi geçiyorum, Göztepe'yi çoktan geçtim
AEF'in önünde beklerken kendimi kaybedip aldığımız eski şehrimizde bulabilirim
Bu da bir ihtimal, sen nesin?

-Enes Bozkurt

2 Mart 2020 Pazartesi

Hastalık bu inanç

Efsal süratle aşağı indi
Çünkü sigarası boğazını yakmadan tükürmek istiyordu tüm berrak küfürlerini
Ne Winston içiyordu ne Efes
Becks de sevmezdi, çaya 2 şeker atardı
Bir zamanlar Paris'te...

Duvarlar yazılmış çizilmiş
Bu ahvali tartarsak; biri okula gitmiş
Bir arama yapmalıyım!
Çünkü o kitabı okumasam da ne yapmam gerektiğini biliyorum ablacım

Zaman daralıyor, piyano dinleniyor, sen karşımda bir yerde oturmuştun
Sen de bar taburesinde oturmuştun
Çok anakronik
Savaş, ölüm, tek bir dal sigara
Açlık ve bir atlı daha kapıları kapatmaya geliyor
Mahşer'in alanı kaç metrekare?

-Enes Bozkurt 

16 Şubat 2020 Pazar

Aşk rüyasının yaşam alanı

Sarhoşuz,
Bak dans ediyoruz,
Sallanıyoruz yıkıldıkça
Elini tutup seni bana çektiğimde sallanıyoruz
Gözüm gözünde
Bir adaşım yakalıyor özünde
Bak sarhoşuz,
Bak dans ediyoruz

Burası öyle bir yer
Ki,
Elim belini kavradığında burası değişiyor
Farketmedim deme sakın
Oda neler kokuyor böyle!
Kadıköy'ü çiçekler basmış
Ve bu şarkı tanıdık geliyor bana
Boş ver dans edelim
Bi sigara içelim ve dans edelim
Bu balkonlar, bu biralar, bu müzik hepsi bizim
Biliyorum yapmamız gereken şeyler var
Otobüsler ve metrobüsler bizi ayırmak için
Olsun, minibüse bineriz

Yaklaş bana,
Olabildiğince yaklaş basmadan bir perde saklayan arkasında manidar duraklara
Bir adım geri atalım Pas de Deux gelir belki sarhoş dudaklara
Becks çok güçlü onun yanında içelim

-Enes Bozkurt

Hasretin nüfuz eder tenime

Batı denizinde altın saçan güneş değildi gözlerin?
Beykoz'dan Eyüp'e oksijen de taşımazdı??
Sırtın da romantikleşmezdi, omzun da
Gözlerin, ne bir körfezdi ne bir boğaz
Ne Ege'ydin sen ne Karadeniz

Ne Ege'ydin be!
Öyle sıcaktı ki hangi bir bakışın
Müziğini mi özlerdim esintini mi bilemezdim
Bir burnun vardı öyle
Burnunun altı umut Çeşme'si
"Gel Bayan Hera'ya gidelim"

Ah o yarımadaydı
Işıklar giderse seni tutarım gönlüme
Paramparça bir sigara olur melankoli
Kuşlar uçuşursa burnunda...
Bu Ada'da eski aşklarım yaşıyor

Bir şiiri bitirmek için bir kedi geçmemeli
Susarsa alarm gece karanlığında
Arabandan inip ben ve bir dolap dolusu karanlık
Tekrar hava aydınlanır ve ben sensiz olduğumu anlarım
Karanlık böyle iyi, Tanrı ışığı iyi mi yaratmış?

Bilmiyorum, ben, böyle olmasını istemedim
Tanrı yanılgısını kimler yaratmış?
Arkadaşım bir parka bakıp geçmişle hüzünlendiğinde
Ben o parkın yoluna ağlamaklı bir ruh halimden pişmanlık kusacağım
O buluştuğumuz sokağa gitmeliyim bir an evvel
O sokakta şiir okuyamamıştım en son sana
Yazıp ezberlediğim...

-Enes Bozkurt

Sal gitsin

Bu hayatta her şey 3 şey içindir
Para, seks, alkol
Para alkol için,
Alkol; seks
Demişken seks egzotik değildir ki
Hiç kimse için
Hangi kültürün aykırılığı?
Zihnini sürmüşsün bir kadına, birkaç kadına:
Tecavüz.

Hangi ırkın tabusu?
Hiç seks yapmamış yetkilin varsa dünya
Gel iki ısrar edelim
Bak nasıl da ahlak bekçisi kesiliyor kendine (!)

-Enes Bozkurt

15 Şubat 2020 Cumartesi

Buna ne diyebilirim ki?

Odamın fransız penceresinden
Turuncu perdelerinden
Ahşap kapısından
Duvara sabitlenmiş kitaplığından
Ve altındaki gitardan
Bavuldan
Çalışma masasından
Duvara asılı; kırmızı, neden kırmızı bilmiyorum ama kırmızı, Alsancak tabelasından
Minyatür saat kulesinden
Bozuk saatinden
Dolabından ve o dikdörtgen oda arkadaşımın aynasından, boynundan eksik olmayan üç yıldızlı siyah Alman atkısından
İçindeki sarı kırmızı formalardan
Olmayan anahtarlığından
Lise fotoğraflarımdan
Ben bunları yazana kadar başlayıp biten Mariage d'Amour'dan
Yeşil kırmızı beyaz takdim bayrağından
Hala odamda yankılanmakta olan Chopin'den
Yatağımın başucundaki dizüstünden
Prizden
Yerde yığılıp kalmış, ölü bir hayvan gibi yatan siyah sırt çantasından
Bir yerlerde asılı olan künyeden ve yahut da girişe asılmış, karanlıkta ortamın rengine bürünen hırkalardan, ceketlerden
Ayağımın altındaki boşluktan
Sırtıma dokunan çarşaftan,
Tavanımı ilk defa böyle görüyorum.
Duvarlarım bej ama bu odanın gökyüzü statüsünde beyaz bir tavanı...
Angajmanları motifli,
Tütün kokusundan
Şu sağ tarafımda duran mikrofondan
Kullanmayı sevmediğim enteresan lambasından
Hissettiklerinden
Birlikte kaçtıklarımızdan
Birlikte konuştuklarımızdan
Süslü bir kadın misali geceleri birlikteyiz hep onunla ya, buna alınışından
O beyaz deri sandalyenin bu odaya alınışından
Tam 4 buçuk saat uyuyamadım

-Enes Bozkurt

Bugün kaybetmedim, kayboldum

Ölüm meraklı bir babanın kulaklarında engizisyonu yanına alamaz ki
Altı kırkbeş vapuru diyelim,
İsmini unuttum, bir filmde geçiyordu

Mezarlık ata; ilham vermeye kurgulanmışsa
Yaşayan toy ruhuma, sakin bir çığlıkla ağaç kavuklarından gövdeler inşa etmeli insan
Sigaramın ucuna gölgeler tirat yazmalı
Volkswagen son parçasını ürettiğinde:
Kızıl adam samanlıktan seçtiği balıklarını evine avlu yapacak kadar yaşlanmış olmalı
E bu dünya da ölüler besliyor
Bir ölümlü kaç gün ölümlü kalabilir?

Bir kitabın kıvrılamamış o parçasında bul beni
Ayaklarım yere değsin
Taksiler ölüm alsın benliğimden
Çarşaf olsun gözlerin sana bakarken kavrulsun
Kanepeler, yataklar, sessiz oturma odaları
Bizliğimizden tek bir zerre koparamasın
Sonum gibi gelsin adın, sonumdan çok önce
Durma eyleminde ısrarcıyım, sonuna kadar gidiyorum

-Enes Bozkurt

14 Şubat 2020 Cuma

Bak bu satırlar kutsal olmalı

Bir parça da olsa sen
Umut veremezsin kat'a
Kıkırdıyorsam gizli gizli karşımda konuşurken
Bu ya şarapnelin çarptığı bir kınla ilgilidir
Ya da o eller öpülür

Doğrusuyla sen git
Bu kalbimin bana ait bir organ olmasıyla doğrudan ilintilidir
Şafak sökmeye az kaldı mı karlara basıyorum da
Ben bu patikalardan layığıyla geçmiştim
Başkasının yolunda olmak, başka bir ülkenin topraklarında deplasmana savaşmak gibi

Bir arkadaşıma bahsetmiştim ufaktan
Sırada başkası varsa çekilmeyi bilmelisin
Çünkü kızım ben ayaklarıma fular bağlayıp tökezlemeyi beklemişim
Bu fularlar o karşıki fuarın kapısında yazıyor
Biri kaynak yapmalı çünkü alışılmamışlar farktır binayenaleyh
Ve bu anlatılar sırayla gidiyor böyle

E şimdi çekilecek misin çile
Yoksa bu kuyruğa bir basman gerek
Tekmeleyip ilkokul öğretmenlerini ve doktorları ve sendika başkanlarını dört kola faydacılar mı yetiştireceksin?
Sen bir pragmatisti sevemezdin bana kalırsa
Kaybolunca çekilen haz mısın?

Sana asıl bestelediğim şiiri sen daha görmedin
Ağlayamazsın.
Bu beni duygulandırırsa cemaat pestenkerani söylevleri nereye soksun
Şayet akıbetiyle birkaç lirayı tane tane koparıyorsa bu ve acem şairlerinden birkaçı seni sevmekte ısrarcı olacaktır
Sen mandepsi, ben safderun
Müseccel diyaloglarda birbirimizi buluruz sanırım

Taze kanın çekilmesiyle yağmur başlıyor
Sebepleri çok açıktır
Gnossiennes, Winston, dur aslolan şu ki; yüzüğümdeki bir üçgenin seni göstermesi
Buradan kuzeye biraz, hafif batıya, biraz İskandinavya'ya doğru, az Baltık
Bir mavi dehlizin en yakın noktasındasın
Hapissin ama mutlusun, gururlusun
Orası çok güzel

Tamahkar şaklaban kotyorası karadenize bir tugay nüans açıklamak üzere yola çıkmış durumda
Sen de bir şeyler eklemek ister misin sevgilim

-Enes Bozkurt

Sokulma okula

Şiirlerimi okumazsınız dostlarım
Ve şarkılarımı da
Ve dinlemezsiniz yazdıklarımı
Biri okurdu gerçi, haketseydi
Yanıma sokuldu bir melek
Maupassantla tanıştım binaenaleyh
Ve Kafka kaf dağında kafalardı kafamı

Yardımcı oyuncuları var bir hikayenin
Hangi hikaye hayatımı anlatır?
Ama siz anlamazsınız asla
Siz mühendis yetiştirirsiniz ancak
Hem de sanat damarları kopmuş bir halka

-Enes Bozkurt

13 Şubat 2020 Perşembe

Şarap kokulu begonya durağı

Sol ayamın kaldırımlarına bir esrarkeş kadını gömdüm
Gömdüm dediysem, asılıdır aslında duvarlara
Bir gün gözlerimi örmüştün ya
Çığlık atmak bir medet ummakmış bilhassa
Bak nazenin duvakları kaldırıyoruz
Tam 32 saat uyumadıysam,
Topal bir harfi elime almak için fazla beklemiş miyimdir?

Aşkı aşk olarak tanımlamak soyut gelmiyor hiç
Mamafih bu beni uykumdan eder
Shakespeare ve Baudelaire ne konuda güreşirler düşündün mü
Afişlere kartpostallar uçurup sana göndericem
Sen düşün

Bak pek şanslı olmadığımı biliyordum
Bununla birlikte senin şimdi hiç mi hiç olmayışından da bilfiil bundan
Hem şarkılarımın dinlenmemesi de belki
Kalkıp Eskişehir'e bilet almalıyım

O gözler
O burun
O sonbaharda beklediğim ayak seslerini duymak için bile herhangi bir sokak köpeğini şu bir türlü göremediğin cam binaların damına iade edebilirdim
Sahi bu ne kadar gamsız olurdu
Çünkü bilmiyor musun ben ben demekten ben ben olalı hiç haz etmemişimdir
Dolabımı yaşlı gardroplara evcil yapıyorum
Belki de odamızdaki dolapları değişmeliyiz biz de
Gece uyumadan seni bilen bir vasfa seni dinlerim
Beni uyuyor musun?

-Enes Bozkurt

12 Şubat 2020 Çarşamba

Geç gelen başlık

Günlerdir gözlerimle seni içiyorum
Öyle ki gözlerinin çayırlarını bilahere bekleyebilirim
Hugo'nun da gözünden yaş gelmezmiş
Kaybettik değil mi Victor?
Bütün ismimi yatırmıştım kumara
Ölüyorum gözünden düşüp bu ara
Ve... Ve vapurlar geçiyor sibirya kırlarından
Uçaklar yüzüyor karada

Keçi sütünden yapılma binalarıma biraz mürekkep sürdüm
Posta kutumda biraz sen görmüştüm
Silgim adına toprak atamıyor
Kitaplarımda ağlam yok

-Enes Bozkurt

Varoluşlar üzerine değil sempozyum

Bazı sorularım var
Kendimi yargılamaktan nasıl vazgeçebilirim
Sen bilirsin bunu, sonuçta ölümü bile tanrılar sağlar
Korkaklarındır hem kalan sahalar

Ben korkuyorum
Korkusuz olmaktan korkuyorum inan
Çünkü her düşüncem başıma bela açmaktan geri kalmıyor
Hele aklımdan kalbime düşünce...

Soruyorum, nasıl normalleşirim biraz
Mideme tanrım, bir litre şarap yaz
Tasfiye edeyim yuttuğum tüm fikirleri sarhoş olup
He ya... Hava hoş, olmadı karalarım biraz beyaz

Normalleştiremediğim şeyler var aklımda
Ya da neyse ya başka şeyler de var
O kadar doğal ki çocukların ölmesi
Darağaçlarının tok kalması
Paltomun cebine para koymamıştım
Ama herhangi bir sayfasına sıkıştırmıştım sanırım
Kitaplarım da aç, üstünü çizerek doyuramıyorum

-Enes Bozkurt

11 Şubat 2020 Salı

Akşamlar farazi daha aydınlıktan

Bir şehirden ayrılırken metroda
Duraklara bakar kalırsın
Sırt çantan anılarını taşısa kafi!
Öyle bir taç atıcam ki şimdi şabanların meslektaşlarına
Gülmekten parmaklarını yersin
Hem Çankaya'da inip son kez bakacak vaktim de kalmayabilr

Biri gözucuyla yazdıklarımı okusa kahkaha atarım
Birileri alkışlamaya başlar topal metro şarkıcısını
Çantamı yere koyarım 50lerinde bir dayı basar durur
Güzel bir uğurlama oldu varsayalım
Te Ege Üniversitesi'ne kadar koşalım
Koşalım da Manisa alkış tutsun Bozyaka'ya
Bir şair ölmüş, koşarak alkışlayalım
Taptaze bir bulut gökyüzünü havada tutuyor

Ben akşamları yemeğe yetişemem hiç
Plan yapma yani
Beni alıp götürecek arabaya da yetişmesem iyi
Ama daha boyoz ısmarlayacaklar bildiğime göre
Ahlat ne demek diye soradurur hastane meczubu gözlüklü Frenkler
Frengiden müzdaripmiş ağladığı

Biliyorum ama bildiklerimi de susuyorum kimi zaman
Bir durak çok uzun gelir işte bazı günler
Bazı anlar korkudan kaçamam bile
Sesim titrer diye konuşmadığı
Bir beyit de tazeleyemem kendi kendime

-Enes Bozkurt

Alaturka cihanın saf marşı

Buca'da tren mi varmış ne
Ondan seviyor diyorlar benim için
Saat geç olmuştur ama halsizlik duruyor
Ve beklediğim arkadaşım amerikan futboluna sarmış durumda
Super Bowl'da iftar açacakmış sanırım
Otobüs geldiğinde ancak yarısı bitmiş bir sigaradır bu
Şiir diye seslenir bazı eylemler
Ve içilesi de kalmamış
Ne de yazılası
Saat 12yi geçtiğinde daha gelmemiştir

Hiçbir şarkıya tutunamaz oldum
Düşünüyorum da çok çocukmuşuz dediğimde çok çocuktum
Artık böyle yapmak yok diyerek yaptım ne yaptımsa
Bir bayrağın önüne fotoğrafım konulmaz asla
Ama bir şiirin 4 çivitli esmer burjuvasında adım geçer
Azer de Cem de,
Biliyoruz ki bir şehir ayakkabılarından tutup kurulmaz
Baykuş hatlar hayat kurtarıyor!
Rinanay rinna rinnanay

-Enes Bozkurt

10 Şubat 2020 Pazartesi

Nedir paranoyalar paradokssa

Anahtarım yok yüzünden dedem uykusuz
Çok da göremiyorum nedense
Baksana Eşrefpaşa çocukluğumdan izler taşıyor
Yanlış yola girmiş olabilir miyim?
O kadar güzel yapalım ki şehirleri
Bozmaya kıyamayalım
Birkaç pardesüden asal dileklerim var
Ananem sonsuza dek yaşamalı
Reenkarne olduğumuzda bizi biz yapanı göremezsek reenkarnasyon yoktur
O zaman hakkında kortej toplamalıyız

Bilhassa tam da şimdi sana yarım küp şeker uzatsam
Çay sevmiyor olamazsın değil mi?
Eski bir tanıdığım cumhuriyet sevmiyordu
Ona göre barajlar su taşırsa israfa meyletmiş olur birkaç kaşık birayı
Ben de sevmiyorum çünkü cumhuriyet;
Onu sevmeyenlere bozma imkanı tanıyor
... Çok naif

Atlar at olmaktan çıkarsa patlayan bir meçi tam göğüs kafesine çıkartmam gerekecektir
Dolaylısıyla siyah kep, siyah tüy, siyah ben; doğa yürüyüşünde ne kadar varsa televizyon çalabilir
Yani dokuz eylülde kurulmuş sanarsın dejuan
Veyahut da iki eylülden ayrılmış
Eylül, ne kutsal bir zaman!
Seni doğuran tanrıça da bu zamanlarda mı ölmüştü?

-Enes Bozkurt

Nereden nereye böyle

Akılcıl yapılmalı bir çay
Susurluktayım, dediğime göre
Burada bildiğim herhangi bir yer yok
Eğer bir kişiyi tanıyorsam, birkaç tanıdığım vardır
Sigaram bitmiş, diğer paketi açmalıydım

Onlar kazandıkları gözlüklere bakıyorlar!
Başka bir şey gördükleri yok
Gözleri bozuktur ve dolayısıyla bir süvari kalkıp onlara der ki "hayır bak bu benim en yakın arkadaşım, gözlükleri senin olsun, onda daha var"
Ya da asasıyla bir kelepir safsatacı kör gözlerini oyup avucuna kapatırdı
Bak Göztepe'de çok uzun süre kaldım, o evleri tanıyorum

Gel seninle karşıya geçelim
Mavi biter bitmez yeşil başlıyor şimdi gidersek
Vapur mu, yoksa intihara kalkışacak birini ezebilecek miyiz bugün?
Bu raylar biraz ilkel, grev yapalım!

Ne diyordum ben?
Ha evet şimdi Susurluktayım ama
Aklım başka bir coğrafyada küçük bir kız çocuğunu merdivende sallıyor
Kimyager uyuşturucu satıyor, bitiyor
Çayımı içtim gidiyorum

-Enes Bozkurt

9 Şubat 2020 Pazar

Minibüs gümrüğe yakın

Gece 1de oyuncakçılar kapatıyormuş
Açık bir tekel buldum
Elimde sigara, burası senin mahallen
Bak bu yoldan geçmiştik
Çağdışı bir nesneyi kulaklarıma sıkıyorum
Çünkü sen, çünkü
Çünkü sen saçlarımın rengini çok iyi bilirdin
Hem ayrıca alnını alnıma dayadığını unutmamış olmalısın

Bu yoldan defalarca yürüdüm
Gerek Schubetle gerek Mozartla
Şimdi Beethoven eşlik ediyor her parkeye bastığımda bana
Bir cellat bekliyor aklıma geldikçe
Aklıma gelmezse iyi
Öylece yürürüm

Belediye birkaç kabahat açacakmış camlara
Bu her çöp poşetinin üzerine damgalı
Tam geçerken bir kapı açıldı
Sen değil

Senin için gelmedim ben
Yolumun üstü
Karşı kaldırıma bile geçmedim hatta
Bir gün gerçekten kaybolan bir adam gördüğümde
Bu saatlerde olmalı

Aa bak yeni bir bina inşa ediyorlar buraya
Yepyeni bir meydan bitiyor
Burası benim çocukluğum
Yani diyorum ki; geçtiğimiz senelerde çocuktum
Bu yol boşsa herhal medeniyetin suçudur

İntihar edecek olsam
Önce bir şiir açardım, sonra
Bilmiyorum, intihar edeceksem şöminem olmalı
Bir de sonbahar günü
Eylülün sonu, belki ekimin biri
Yağmur çok şiddetli ve şöminenin sesini duymalıyım
Ve Ece Ayhan yalnız bırakmamalı o sırada
"Geceleri Galata'da gülerken bacaklarımız uzamış, alıştık artık..."
Ve pat!
Eski bir beylik tabancası ne arıyor odamda?

-Enes Bozkurt

Bir fal dört yaz

Bir şarkı ne kadar aşık edebilirse kendine
Öyle aşığım sanki
Vivaldi yazdan dem vururdu
Öyle ki en çarpıcı yeri 11 dakikanın
Yine yirmisekizinci saniye

Ama koca koca tepelerdeyiz
Ben uçak yapıp sana mektuplarımı yolluyorum
Sen de biliyorsun ki...
Biliyor musun bilmiyorum
Biliyor musun, kar yağıyor

Bir "ısrar etme" dir almış gidiyor
Ben kelimelere içimi boşalttığım için mi falım gereğinden rahat
Yoksa bipolarlaşmış mıyımdır?
Paganini ve Tartini benim yaptıklarımı yaptı mı,
bir anda senfoniler canlanıyor gözümde
Sonata al chiaro de luna

Bir ceylan görmüştü dostum
İyi dileklerini iletmiş kahve fincanına
O da sağolsun işte, arada yüzümü güldürüyor
Adını uzun süre sonra anıcam; demedim dün
Ama andım, hayret

-Enes Bozkurt

8 Şubat 2020 Cumartesi

Yağmur rüzgar şömine beethoven

İçim dışım şarkı şiir
Hüzünlü şarkılar,
Her şey hüzünlü
Kadıköy hüzünlü
Barlar, publar hepsi hüzünlü
Biralar biraz serkeş
Başkaldırıyor yağmurun hüznüne
Şöminem, kitaplığım...

Chopin depresif playlistimden daha iyiyse
Suçu Sen Nehri'nde aramalıyız
Loire, Sen'den daha uzunsa suç faşistlerindir!
Ve senden daha güzelse bir hayat kadını
Bu suç hangi yaratıcınındır?

Somut bir şey söyle bana
Söyle ve onu dönüp bakmayacağım bir yere gömeyim
Ellerimi omzuna
Deniz fenerleri, ahşap evler
Bir metropol dünyanın en uzun gökdelenlerini taşısın
Polonyalı bir filozof nasıl İsviçre'de yaşadıysa
Herkesin bir Grönland'ı vardır bir tane
Danimarkalıların gerçekten var
Ben kendiminkini hangi çekmeceye koymuştum, bulamıyorum

Bak bana, bana bak
Ben çok eski bir şehre gidicem
Ve biliyor musun orada saçlarını omzuma uzattığım hiçbir kadın yok

Dudaklarını bir yabancı olarak tatmak istiyor bir şairim
Düşün şimdi göğsünden kaç çiçek bir şiiri defalarca dinleyebilir
Ah, yaz bittiğinde öyle alıngan olacağız ki
Ben gidicem
Ve ayışığı sonatı ebediyen benim kalacak
Ve sana bir şiir yazmak isterdim ama
Kusura bakma, kutsal ölücem

-Enes Bozkurt

7 Şubat 2020 Cuma

Ehliyetimi

Neden biliyor musun
Çünkü geceleri yalnızım
Ve sen örterdin üstünü bu yalnızlığın
Seni o gün,
Seni gördüğümde bir anlam ifade etmedi bulutların gölge edişi
Ama gözlüğümü çıkarmadım
Onlar bunun için var
İstanbul'un da bir güneşi var!

Aslında tam olarak öyle olmamıştı
Çünkü bir anlam ifade etmedi gözlerim seni ararken birden çıkıp gelişin
Beklentim yok
Ve bir gün atlasın ve pasifiğin diğer tarafına gitmek gibi bir beklentim de yok
Ne de olsa yükümü taşır bu koca kara parçası
En büyük kıta ve ben tam ucundayım

Adını daha çok görmek istiyorum semtimde
Orda
Burda
Burda, yanımda
Takvim yapraklarımdan çıkışın ne güzeldi
İleride ileri bir takvime yazıyorum adını
Sigarayı azaltıyorum ki bir kuş konup pencereme senden bir deste bahsedebilsin
Ayrıca bir paşa gelip gidiyor poyraza doğru

Ve şimdi dudaklarını kimler öptü bilmiyorum
Belki de ben öpmediğim içindi
Alnın alnıma elim eline değince bir korku sarardı sanki
Sanki güvenimden kendimi salınca tutunacak bir daldı ellerin
Bazı şeyleri hatırlıyorum da
Hatırlamasam daha iyi

Şimdi Madenler'den dönerken kim bilir neyin gelecek aklıma
Yeşil bir deniz biliyor musun?
İddia ettiğine göre Attila İlhan gözlerinden esinlenmiş olmalı
Ama kordon boyu gibi yeşildi, kordon boyu gibi mavi

-Enes Bozkurt

Büyümüşüm bunu saçakta anladım

Öyle yalnızım ki
Bir arı kovanından çıkıp yırtamaz Zerdüşt'ü
Öyle soğukkanlı, öyle yılgın
Tahteravalli ağarıyor tek başına, ağrıyan yerlerinden
Bir kitap okunmak istemiyor
Bir bölüm dizi, bir film çekilmiyor artık
Oysa sen; beyaz tenli, makus bir park olur çardaklarına şaraplar dökülen bir gün
Hadi söyle! Ne zaman gaspedilmişti İstanbul
Ardarda

Bir sinek vızıldıyorsa bu
Cebelitarık'tan açılan boş bir haznenin saçaklarına bir kaç şarkı sıkıştırılması anlamına gelmiyor olabilir
Lakin başka bir yerde bana laik derdiniz
Bu yakayı sırtlayıp gitmeye layık değilmiş

Anladığım kadarıyla geç oldu saat
Hatta belki fazla bile erken
Tek başıma, uzanmış karanlığın hiç olmayan manzarasını gizliyorum
Ne bir ses duyuyorum sakalımın hışırtısından başka
Ne bir otobüs düşleyebiliyorum
171 ya da 14R dışında
SS subayları da konuya dahil

Öyle ki Afrika'da bir kap çorba bulunmuş bu ay
Hadi buna bir şampanya patlatalım!
Ne çok İzmirli varmış şehir dışında
Bak şimdi
Bu tırabzanlardan atlayıp şu karşıki orduya giresun
Yoksa zongg diye bir tokat
Bunu amatörce yapmış birkaç assolist tanıyorum
Çoğu Basmane'de basmakalıp birkaç şarkıyı ortadan ikiye bölüp çocuklarına pişirirken gözleriyle Azrail'i arıyordu

Demek ki ben yalnızım!
Kaç şehir vardı şu koca dünyada?
Nazilli ve Torbalı dahil
Büyüklü küçüklü kaç şehir?
Kelebek girdi bugün bir odama
Bu yüzden yalnızım
Çünkü o kelebek başka bir cama yapışsaydı Ayak seslerini duyamazdı şöför Mısır'dan gelen  kara, kalın bir defterin
Bu da demek oluyor ki Roosevelt tam yerinde ölmüş

Dönüp demedim kimseye seni seviyorum
Bu ihtiyacım olan şey değil
Apartmanlarda kıvırcık baldırlarıyla misket oynayan yaşlı çocuklar da şiire ihtiyaç duymazdı hiç
Yok, bir kere dediğimi hatırlıyorum
O zaman da parka misketlerimi götürür,
Kaydıraklardan oyuncak silahımı kaydırırdım
Fringe izlememiştim henüz

Faydası yok yorgana saklanmanın
Sonuçta Sincan da hakediyor Kadıköy de
Bir minibüse binip yeşil bir kente gitmeyi
Bitmedi...

-Enes Bozkurt

6 Şubat 2020 Perşembe

Emilian! Emilian koş

Ne?
Hayat hep dolu bardağı frengiden mi yakalıyor
Bir de düşünsene;
Zor olur derlerdi bir şiir için
Haha
Kostaklı minyatür bir Salacak Sahili değilmiş
Yani baktığında,
Ankara'da da değiliz
Yani diyorum ki
Ankara'da da değiliz Antalya'da da
Bak şimdi düşünmüyor paltosu ince bir şairin düz konyak içen ablaları
Ah memleketimde ölen elişi şairleri
Ah saçlarını uzatan zamane şiirleri
Karanlığın 3ünde birkaç dakikamı alıyorsunuz
Ama cevap gelmiyor beklediğim mercilerden
Merci beaucoup

Yazar 'Camus'sal, ekmek bayat, daha nice Nietzsche'ler ölecek
Tanrı'nın yanına gidiyorlar ve Ece Ayhan'ın ve Hitler'in
Ayrıca ne saz şairleri var ki öldüklerini bilmiyoruzdu
Satır satır satıyor Sartre
Satır satır, çünkü ne dediğini bilmiyor Chopin
Kırmızı ve ya beyaz bir bayrak ister misin?

Haha haha ne anlatıyorum ki
Söz açmışken tavsiyeler kitabına bir kahve ve strawberry ağır olur zannederdim
Ne oldu da yazamadım aklı metaforlarda kalmış güvercinleri
Mesela neden kanat çırpmaz gece kuşları?
Ankara'dan dolayı mı
Çünkü orası aksatmaya başlıyor birasını!
Polis radyosu, haber radyosu, beyin radyosu
Ups, Teoman saati; üzgünüm bebeğim

Emin değilim, belki sarhoş kuşlar vurulmalı omurgalarından
Sakın sanma ki bunun Afroditle ve ya vucüdundaki Kız Kulesi'yle alakası yok
Ne sandın ki rakını yudumlarken sana aşık mı olacaktı bu Aşil çakması pardesüler
Sana verecek bir cevabım var! Yüzyüze söylerim şimdi yeri değil

Gözlüklerinde yine bi kararsızlık var
Bu kararsızlığı bana iade ediyor gibi
Gözlüklerinizde?!!
Gözlüksüzlüğünde bile
Elini gökyüzüne kaldır artık
Ve baldırını birkaç yıl daha taşımalı her on onbeş kişiden birkaçı
Ne demiş dudak tiryakisi bir arkadaşım
'Öpüşmek güzeldir'
De ki ben böyle bir alafranga cebri ilk defa resmediyorum

Ya bak ben bunu daha önce de yapmıştım
Ama çok eskiydi traktör tutuşlarımız
Renkler cüret edinebilirliğimi sorgulamadıydı egeden buraya geldiğimden beri
Neden seneleri kaşıklarla taşıyamıyoruz yamalı pantalonlarımızın ahşap yerlerine

Ah, ve geçmiş tekrar mı yaklaşıyor yani
Çok eski bir ay yolda gözlüklerime temas ettiğinden
Dur bi bunu bir başıma sorgulamalı bir şair
Zaman kaybetmeden

-Enes Bozkurt

İstanbul distopyası

Ben seninle gecemi gündüz etmeye varım
İstanbul'da da
45 Berlin'inde
Setif'inde
98 Zaire'sinde
Kandahar'da da
Hem baksana ne güzel top koşturuyor bi çocuk
Kiev'de
Viyana'da
Ya da çene kemiğinden bir kurşun girmeyecek ne de olsa
Zürih'te bir pansiyonda
Bak toplarız tası, iki ile beşi
Vancouver'a yerleşiriz
Los Angeles'dan bahsetmiyorum bile
Çünkü doğmadık
Bilmiyoruz şansımız var mıydı Sana'da

Bir şehri var mı bu dünyanın bana da
Seninle gecemi gündüz etmeye
Çünkü Eskişehir'ler sonra Bağdat
Bağdat da eskiden koca Bağdat'tı
Burak bana borç vermiyor bugün
Yoksa gömerdim İsrail'i karanlıklara

Rosario'dan bir ricam var
Benim için bir gol at Angel
Nijerya kaç dolar kazanabilir bir günde?
Fransızlar da mı Cezayir'den insan ithal ediyor?
Sevdiğinde yok bu dünyayı
Viyana asırlar sonra Karakas yönetimi altında
Bogota büyük adam olmuş
Gel de biz gidelim Agarta'ya yerleşelim
Ama seninle ihtiyacı var mı dünyanın ütopyaya

Gel biz gidelim,
Bu network'ü George Orwell yazmış
Biz karakter bile değiliz!
Oturup bira içeriz mazgallarda
Uzatırız bacaklarımızı olup biteni izleriz
Bazen tükürürüz Washington'dan aşağıya

-Enes Bozkurt

5 Şubat 2020 Çarşamba

Yaratıcı yaratıklara yaratık denmez

Beethoven anne ediniyor Edinburg'dan trende
Belki de Belçika aslanlarını asmalı asmalı konakta bir Berchka'ya
Bu bir dizenin taç beyiti olabilecek bir ırk değil demek ki
Beethoven bana da kalkıp rumca konuşmamalı

Çünkü, aynalarımda kimse Ulus pavyonlarında
Kimse
Bak şimdi hocam Mekke'yi taşıyor müsfitle
Sağ elinde bir biraz biraz
Piyano mu dinliyorum ne
Plastik kağıtlardan Adagio çalabilir misin

Yeşildi ve şimdi biraz beyaz
Biraz can yakıcı, biraz iç açıcı
Biraz Bukowski biraz Karl Marks
Bir Alman birası var, biraz fransız
Biraz şarap, Bordeaux bordo şarap üretiyor
Ve vergi veriyorum ruble satsın diye artık

Klasik müzik dinlerken yazamıyorum sanki arkadaş
Ece Ayhan kafamı karıştırıyor cam bir fanus
Sigaram bitti, üniversite kalabalık
Dışarıda aslanları var Benelükslülerin
Belçika şunları as artık!

Long Island Atlas Okyanusu'nda sevgilim
Sen benim dünyam olsan Pentagon'dan yönetilirdi
Mezarım İzmirde, ne dersin Rockefeller?
Var mısın bir el batak atalım Hamburg barlarında

Eski lise Kilis'e kilise kirletmek istiyor
Tıbbi müdahale istiyoruz Senyor Napoleon
Lily Lily Lily savaş açıyor düşmanları Lilith
Ülkemin ölmemesi için kar getiriyorum

Bir ya da iki yıl geç ölmeyi planlıyorum
Ama bir enerji diyor o da ne demek
Meydan okumuyorum okumam var
Palyaçolar yalan söylemeye başlamış, ah 21 yy

Dur biraz,
Söyleyebilir misin ne zaman Saat Kulesi gibi ahşap papuçlarım travertenlerden yükseldi
Dünyada kaç tuvalet terliği var
Ne kadar pis bir şiir yazdın anonim amca
Ne kadar terzi harcadılar bilmediğin dil için
Tolstoy'un ve Dostoyevski'nin ölen kadın amcaları mı vardı

Bak, şimdi saatlerim durdu
Halit Bey bir problem mi var?
Özgür bir ülke Finlandiya
Cervantes tek eliyle Adolf Hitler'i yaratmış peh
İstanbul'da tek bir boğaz yoktur çünkü

Yazdıklarımdan kaç şiir olabilecek değil
Kaskım var, senin gözlüklerin
Yok
Pazartesi kalkıp dört gün sonra yanımda bitiyorsa güvercin tanesi alnıma dokunmuştur
Bu Mezopotamya'ya barış getirmez keza

-Enes Bozkurt

4 Şubat 2020 Salı

Keşke çalınanlar hep şiir olsa

Ben sana şiir falan yazmadım hani
Unut onu begonya
Yok öyle vapur seslerinden falan bir cümle

Karides sever miyim bilmiyorum da
Rakıyla hiç denemedim
Bir gün Çeşme'ye mi gitsek bunun için
Düşünde bi düşünce döşekten düşünce

Los Angeles değil çay içtiğim son kahve
Gürsü'dan Kestel'e metro da var
Babalar bir alternatif
Ve vapur dolaşıyor otobanda bir o uca

Ne diyecektim biliyor musun akşamüstü
Gözlerinden ölüyorum

-Enes Bozkurt

Dadararam! Uykum kaçtı

Şişliyi şişlemişler şimdi Şişhane şişince
Şifonyerin alt çekmecesinde Şirince vardı orda
"Kalk lan!"
Kalk İstanbul'a bakmaya gidelim şuna
Bu Altındağ altın da altında ne var?

Barlar Sokağı'nın arkasından niye rüzgar esiyor sabah sabah
Bu Odunpazarı'nın çivisi Tepebaşı'nda ayrı eve çıkmış
İkisi de Almanya'da birer semt bilir misin bilmem
Bizim İç Anadolu'da da Kölnle Frankfurt var

Das gibi bir Kapital yetiştirmiş devlet
Ne alaka dersen komunist ilan edilebilirim
Yallah Gürcistan'a dediğimden
Pehh, benzer işler

Hocam ben Bala milletvekilini tanıyorum;
Cumhuriyet kurdu
Nerden baksan 666 kmsi var
Şimdi kalkmış Odinle sabah sigarasını içiyodur
Schicklgruber da hava alır biraz işte

Saat 06.34 çok soru sorma derimdir
Ama saatler kuş olup kargaların yemeklerine dadanıyor oldu
Bir şiiri is tutmuş onu reform için saklıyorum

-Enes Bozkurt

3 Şubat 2020 Pazartesi

Merdiven 6 1 sahne kazandınız

Bahsedilemezsin
Çünkü kasıklarında matruşkanın izleri vardı
Sen Karadeniz'e taşamıyorsun
Ve Artvin'e kartvizitimi yolcu ediyorum
Bir yandan şarjım bitmiyorum
Öte yandan miğferimin püskülü mesaj bekliyor
Şimdi Atakule gözlerimin içine bakmamalıdır
Oysa başka milletlerden çiçekler var

Baya bayan oldu Beyaz Saray bazasında
Keza kadınlar öldü karanlık kanepe kenarında
Ve de ahşap yıldızlar çukur kazıyor gökyüzüne
Aramıza katılmak ister misin?

Biraz batılılaşmamız lazımdır sık sık
Misal biraz daha yeşildir her on yerden biri
Ya da gidip şiir dinlemem gerekirdir
Yoksa maazallah Keçiören'de ölürüm
Ve kimse aramazsa

-Enes Bozkurt

Çok sade bir çok sade

Pişman oldun değil mi?
Geceleri biraz öyle olur
Ben sabah şiir yazabiliyorum
Hepinize aşığım ve hepinizden nefret ediyorum
Ankara'da her sokak denize çıkacakmış gibi davranıyorum
Bir otobüs geçtiğinden bu esinti denizden geliyor
Bak Atakule'nin arkası Alsancak

-Enes Bozkurt

2 Şubat 2020 Pazar

Bu şiir düşünülemez

Uykum gelirse bir at yavan otların arasından uçarak bir Tazmanya canavarı alkışlıyor
Pardesüm kirlenmiş yeşile ve mora
Meditasyon yapmamam için bir anne şarjımı tembihliyor yavrum
Ss subayları vahşiane olmak zorundadır bilakis

Mat siyah, fizik yeşil, android sistemi kırmızı
Nöral ve bazal ağlar Karabağlarda ikametgahını taşımakta ısrarcı
Pjanic'i kaç baraj dolusu Etiyopya durdurabilir
Bu yüzden uyuyamıyorum

Ah nerde kalmıştık tatlı güzel atım
Bu gece bu yatakta kalıyoruz
Neden gökyüzünde siması var senin küpelerin
Sabahlaşabilirlemekte aslında bulutların başıboş barınağı
Bu konuda ülke çapında bi münazara yapılmalı
Bütün yerel ve göğel frekanslar tırmanmalıyızdı
Marmara Marmara olalı hiç buna varmamıştı

Hmm,
Piyade tümeni tek başına Yugoslavya'dan çıkamaz ki başında kepleri ve cübbeleri yoksa
Bunları duymak hoşuma gidiyor
Ama ya şairane gözleri varsa?
Şiirlerin böyle güzel gözleri var mıdır
Yani masaya yazılan bir şiirdi mesela
Adam nikah masasına silahını koydu

Tarih düşüyorum buraya, elim kaydı
Salıncakları merdivenleri ve kaydırakları var

-Enes Bozkurt

1 Şubat 2020 Cumartesi

Oksijen çöplüğüyle bir kıta

Gözler notlarımın üstünde mi korkutuyor
Üçyoldan Göztepeye giden bi tekerleğin sızısı
Raylardan klasik müzik çıngırdıyor sakince
Yanıma biri oturdu

Bu gece öyle bi rüya gördüm ki senli benli
Bir kütüphanedeyiz, bacaklarına uzanmışım
Orada olmalıydın!
Tüm Hulk selamlamıştı bizi

Schubert bana diyor ki yaz
Ceaser Güzelyalı'da 2 arkadaşını bekliyor
Atlarının nallarında pilot tulumları var
Ne diyeceğimi bilmiyorum
Belki yıldızlar da tek başına uçmalıydı

Sence Lozan Meydanı sahte mi
Kırmızılara bürünmüş tel tokaların
Bu şarkılar, bu rüyalar beni sana aşık edicek
Bir savaş atlarının Çankaya'ya ışınlanmalı

-Enes Bozkurt

Marcus Antonius bu Tito'yu severdi

Bir caminin gövdesi kaç gözyaşı çeker
Ağırlık olarak
Mazlumun minaresi gösteriş
Dostoyevski'den dost olur mu?

Sen olsan ben Karamazov'u da okurdum
Sen hangi sen?
Tiranların göbeğinden akan felaket naraları mı
Piramidin gömleği mi
Kadıköy mü? Üsküdar mı?

Senato'da Arnavutlar var
Bu bazen içimi hoş tutuyor
Budapeşte'de doğmuşum gibi
Ama orda da yahudiler var
Dan Brown teyit etmişti

Bir Kappa olsan da sevebilirdim seni
Hatırla niye ayakların yere basmadığından bana gelmiştin
Çok karışık bir filmi seyrediyorum
Aslında karanlık bir diziydi; sabredişim
Ama yazacaklarım tükenmişti
Yoksa Angara Fince sert demektir
Bunu Mannerheim sayesinde öğrendim

Şimdi ben aslında bu nehrin yanında uyumak isterim astrologları seyrederken
Katanamdan gözyaşı akmıyor sen sıra beklediğin sırada

-Enes Bozkurt

31 Ocak 2020 Cuma

Yetiş Varşova'yı incittiler

Hiç sekmez bu an
Üsküdarda bir süvari bir sürahi çayı devirdi
5 dakika sonra hareket edecek ayakkabılarım
Lana gel diyor "Hey gel"
Haddini bir mesaj bildiririm
Bir anne konser verdi uçağın kanadında indirim

Maviliği ve yeşilliği kapatıyor gözlükleri
Flulaşıyor özgür kesim
Mavilik özgürlüktü
Bluelaşıyorum özgün kesim

Bir gazetenin 3. sayfasında hayallerimi öldüm
Bulaşıyorum her ikisinden bir pis renge
"Yeter bulaşma rahat bırak"
Buluşuyorum teni mor kızların dudaklarıyla
Bornova abla beni çağırıyor
Balçova çingen kızı

Biraz daha sade olsa mıydım sadece şapelde
Biraz sadece konuşuyorum
Yazarken okunmaktan zevk almam
Ayakkabılarım çoktan hareket etti
12 ya da 5 dakika oldu aşağı yukarı

Anlatımım oldukça düzgün olmalıyım
Yoksa sınavdan geçer değilsin ben
Hürriyet'e Almanca rap transferi bekliyorum
İki ayaklı bir baston taşıdı gazeteyi ve oyunu
Marmara insanı öldürüyor

-Enes Bozkurt

Bazı gecelerden düşünüyorum

Aynı anda kaç kalp kırabilirsin?
Dünya üzerinde senin kadar tatlı bir ay parçası daha yok
Marstan gönderilmiş gibi saçların
Ve ruhum paranormal olaylara seyriliyor

Günah diyor taşıyorum
Günah taşıyorum atımın sırtında
Hazgeçilemez bir hatunsun
-Şair sesinin yankılarından değil bu-
CIA ve Interpol baskı yapıyor seni sevmem hususunda
Ve The Guardian ve yeşil çakram aksine

Makus kaderi makul kılmak bir yazhanede olur
Karşıyaka karşı olmaktan çıkar
Ayaş ayyaş ve ağzında ayaz
Derme çatma bir site olduğunu düşünüyorum
Kedi olmanın verdiği özgüveni taşı

-Enes Bozkurt

Kaliforniyumun Kalifornuyum

Bütün noktalama işaretleri cehenneme gitmek zorunda
Bugün bir şiir daha yazmıştım
Vasat bir şiirdi, adın geçene kadar
Bunu bir şaire atfediyorum

Yavan kartlarım var
Pardon iskambil kartı geçiyor mu?
Çengelköy daha kumarbaz burdan

Gökyüzü parçalı bulutlu
Hava durumuyla alakası yok
Bulutlardan intikam alacakmış Achilles
Önce öldürüldü sonra var oldu sanki

Bak tam da yeriyken
Kadınlar eline kalem almadan şiir yazabilir
Ama marifet bunda değil;
Sanırım Gratiste

Düzeltme,
Bu şiir depozitoludur

-Enes Bozkurt

30 Ocak 2020 Perşembe

Yazılımdan yazılım yok

Bir parça gece bekliyorum
Bir parça her parçamı 5 parçaya parçalar
Plüton'da keraat vakti

Güneş altında şiir yazabilirdim eskiden
Gündoğan terasında dünyaya bıraktığım naylon harfleri hatırlıyorum
O zamanlar güneşin batarken ateş ettiği renk daha farklı, daha güzeldi
Hiç bir zaman romantik olmadı

Şehir değiştir makus develerin atlı hörgüçleri
Bir kaç kat çerçeveletiyorum ardarda
Sırtaki, levrek, rakı, deniz kenarı, tahtalar beyaz
Adalardan midilli geliyor bir adet
Ağzında sakızı

Okul biter, kalem kırılmış, trene atlar Eskişehir
Bir 9 saat alır tüm oyunları bitirmem
Hatırlıyor musun sevgilim; biz hiç lunaparka gitmedik atlar at olup haçlarını çıkarırken
Nasıl olsa mesafelerimiz yok Rennes kadar

-Enes Bozkurt

29 Ocak 2020 Çarşamba

Sana katılıyorum gülerken

Bukowski'nin yazarken dinlediği şarkıları dinliyormuşum her gün
Mariage d'Amour dinlemiş midir acaba hiç
Konuyu burdan tatlı Lilith'lerime nasıl bağlarım bilmiyorum
Ahşap bir evham çarşaflaşıyor kulağımda
Burası bir hastane ve biz toplantıdayız
Be quiet!

Bak şimdi bir Sibiryam daha var
Önceki Çarlığındı gerçi benim değil
Sonra devletin bi Sibiryası vardı
Kaç güvercin uçar orada sayalım mı?

Bak 1 yıldız 2 yıldız 3 yıldız tam 7 yıldızım var
Melodileşiyor masamın üstündeki kitap
Kızılay'da piyano çaldırıyorum iyi ki
Şarkı Ankara'ya deniz getirebilir
Bahçelievler'de yerin altına gömmüşler:
2 okyanus

Rüyana girip şanslı rakamları söylüyorum
Bunu öyle farzet:4 06 8
Bul istiyor ama bir yanım eski varoş renkleri
Bu arada Valkürler özgür müydü?

Devil's Trill Sonata, Carmina Burana
Bukowski tanısa evinden içeri almazdı beni
İzmir Şarabı getirirdim oysa
Pek şarap sevmem

-Enes Bozkurt

Hepsi lacivert kahverengi yok

İnsanlarda bi alışılamamışlık var
Vazcığım çok hızlı hareket ediyor bu günlerde
Geçip gidiyor aniden
Her iki elimin ortasında birer parmak var
Her birinize yetişemem

Şiir yazarken dinlediğim şarkıyı durdurtacak kadar pişman eder Havva'nın bazı hemcinsleri

Lilith saçlarını boyadı cehennemden kaçmakta
Giritli minik bir it göremiyorum
Ah Kritimu...

Lilith gözlerini çıkarmazdı eskiden
Aniden kaçırmış olmalı
Çünkü oralarda pek deniz bulamazsın

Teolojik tartışmalara girmiyorum artık
Sadece; şayet varsa Allah belalarını versin
İdeoloji, demokrasi bunlar boş şeyler, sıkıcı şeyler
Tozpembe dünyamızın hayalini kuralım

Dünyada cehennemi yaşatmak zorundadır dünyada cehennemi yaşayan cehennemlik dünyalılar
Cehennemdir dünyamız da
Cehennem dünyamızda, cennet yok

Neyse ben gidip diğer Lilithlere bakayım

-Enes Bozkurt

28 Ocak 2020 Salı

Alakasız olacak Migros'un adı

Yalnızlık bazen güzeldir
Terasta sigara içerken
Kimseye tabi değilsin;
Bulutlar minareye yaklaşmış
Kulaklığım Kaliforniyalaşmaktan bahsederken
Öbür taraftan
Çatılar çiçeklerimle yakınlık kuruyor

Orhan Veli nasıl yazardı bu manzarayı
Benim terasımdan Beykoz'u izlerken misal
Bukowski yazardı ki "tears"
Mağara mağazası

İçeri geçiyorum postmodernleşmemek üzere

Gece 4de bir şeyler bildirirdi aslında telefonum
Artık sessiz sakin davranıyor
Benimle aynı ruh haline bürünür her defasında
Ama o da biliyor
Bu yazdıklarım tutmaz

-Enes Bozkurt

27 Ocak 2020 Pazartesi

Kutsal olan İnek değil yazardı

Bak ben biraz şiir yazdım
Hem bak ben deneme de yazardım
Şarkı yazdım, sana şarkı yazdım
A hayır... hayır, sana yazmamıştım
Ama sana da yazarım
Sen ne zaman istersem
Tanrı'ya hikaye yazdım
Bir gün Tanrıları da esgeçmeyeceğim
Bak ben kendime roman da yazdım
Ve sildim
Romanın adı "Sen" değildi
Zaten İzlanda'da da geçmiyordu oğlum
Honolululu bir ailenin Honolulusunu anlatmadı
Böyle iyi; hava
Bak ben bir şiir daha yazdım
Biraz "tsilaer" oldu sanki

Bunları esgeç de güvercinlerden bahset sen
Sonuçta İstanbul mu İzmir mi ne bir kent varmış buralarda bir yerde
Ne saklayayım kalbimden kömürü
Rengarenk bir dünyamız var his körü
Osangel Les, ama dünya diğeri
Söküp kanatlarından taşıyacağım Konak Pier'i
Bu söylediklerim bir hülya değil diyedir
Çok fazla latife yapar halife sahi

Sahi, nerde o kelimenin anlam bütünlüğü

-Enes Bozkurt

'yaz-' an ar ın ı -ar

Önümde boş bir sayfa
Biraz Bukowski okuyup yazardım belki
Biraz "moody"leşmek için.
E aksi olmak gerek

Ne desem pay kapar insanlık
Hangi ampülü söndürebilir miyim
Ya da bi ışık yanardı dostumun beyninde
Düşün netronlar iletişime geçerdi
Ve hareket,,,

Asla ilk hareket düşünceyi noktalamaz

Mahşerden bahsetmiştim
Sen kimdin? Senden bahsedemem sevgilim
Bir günüm çetrefilli değil;bir senem, bir ayım
Neyi yansıtmalıydım?

Gerçek dışı olamayacak kadarcık gerçeğim
Maalesef...
Yakıp yıkamam da sayfalarımı
Bir ışık yakıp, yıkmam belki
Kim neyden bahseder saat üç buçukta
Güneşi daha yakmadılar

Şimdi kafayı yiyip yazma vakti
Han'k'over bu sabah bizatihi

-Enes Bozkurt

Şart mı asfalyalar şayet

Bak mesela uzun zaman oldu
Bir şiiri baldırlarından tutup kaldırmayalı
Biri pasaportumdan tutup atsa beni
Kadıköy'de kumsal yerken kumral bir akşam

Zannederim ki ingilizcem bazen atak yapıyor
Biraz Lucifervarileştiğim zamanlarda
Geceler sözel ve gündüzler sayısal bile değil
Matematik sabah karşıma çıkıyor
Yani bir kutu içindeki bir kutu içinde
Ve rastgele basıyorum bazen tuşlara
Fortes fortuna adiuvat!

Tırnaklarım uzuyor
Uyusam da uyumasam da hayat zor
Şimdi bir dizi yılgınlık daha biterse
Tekrar şiirimin başına dönebilirim
Ve almam gereken dersler var
Tamamı okul dışında

Bazen senden bahsetmek lazım gelir
Övgü yağdırmayı severim misal
Mesela gözlerin kırmızı olsaydı erotizminden bahsederdim
Cehennemden ve sıcaklığından
Gözlerin pembe olsaydı elbet bir şey bulurdum benzetecek
Gözlerin yeşil olsaydı küflenmiş diyebilirdim
Ya da yosun tutmuş, ve ya daha şairane
Gözlerim siyah, ve birini gönlüme verebilsem
Gönlüm kararırdı keza gönül gözüm yok

-Enes Bozkurt

26 Ocak 2020 Pazar

Merhaba demekle geçiştiriyorum

Süreya şiirim erotiktir der
Biyoloji ya fenotiptir ya genotiptir der
Gece olunca yazmaz sadece
Sadece gece olunca değil, tek kurşunluk can

Yazmak kötüdür seni seçtim
Bunu defalarca söyledim biliyorsun
Batmayan günde, kankırmızı ülke
Ne olacak biliyor musun?

Nereden geliyorlar bilmiyorum şu an
Atlarında uykusuzluk var
Biraz uykusuzluk kaç gramer hatası demek
Atlarınızı parkedin lunaparka! Eğlenicez
Bahsi geçen bu şehirde...
Saat iki olunca muhteşemleşir gerginliğim
Gorgeous!

Ne yapmışlardı?
Sol omzumdan uzanan bir metro var
Konak'ta konağımız
Karşıyaka da karşı yakada
Ya boğazımda can kalmadıysa?
Saçma saçma saç saçar saçak
Walter Bishop saçak denince unutuyor
Tanımazsın.

-Enes Bozkurt

Klavyem Kiev'e siyah beyaz gri

Salinger panzer tümeninden okul yapıyor
Yüzbaşıya bekçi diyor
Ayrıntılara takılmamak gereklidir
Sen takılırsan ben biterim herhalde
Yazacak neyim kalır?

Soru işaretleri bir orda bir burda
Biliyor musun sorun işaretleri değil
Bu biraz... Hani anlarsın ya
"dimi dimi" gibi gibi ama
Tam öyle sayılmaz
Mukavemet tutar evet ayakta

Küf yok sende
Yosun yok
Ayrılık eflatunla temsil edilmedi hiç
Gözlerinde özgürlük yok

Farkettin mi bilmiyorum ama yaşlandık
Sana çok soru soruyorum çünkü
Çünkü daha sormadıklarım var
Eğer onlar çarpıp topladıklarım olursa
Çarşaf ve minderlerden şiir toplayamam
Bundan hep şöyle bitiriyorum:
İlahi bir kudretin çakralarından biri olmalısın

-Enes Bozkurt

25 Ocak 2020 Cumartesi

Sehr gut uyar sadece bir tur

Neler kaçırdık kader yüzünden
Böyle bir giriş nasip etti
Basmane'de bir karış aklım vardı
Çünkü orada bir kere aklıma gelmiştin
Oysa orası sana çok uzak
Nasıl gelebildin benim için

Sigara yakarken hiç seni düşündüm mü?
Hayır, ben böyle şeyleri dert etmem
Gençliğimi yakarken bazı saçmalıklar uğruna
Ne düşündüm biliyor musun?
Belki de seni

Seni inanamayacağın yerlere saklıyorum
Mesela bir şair ismine
Mesela bir dize sonuna
Roma askerleri hiza alıyor
Vikingler Thor'un vurmasını bekliyorlar

Yasa kuruyor cumhuriyetin kralları
Peki bu etikse de etiketinde yasal yazmıyor
İmparatorluklar cumhuriyetle yönetiliyor
Yine de bir kıtanın bekçiliğini üstlenmek konusunda Rudolf Schmidt'den daha emin görünüyor sayılmam herhalde

Bir terazi bir şeyi ölçerse bir terazidir
Etik diye bir şey farazidir
Aklıma saçların dolanıyor

-Enes Bozkurt

24 Ocak 2020 Cuma

Ahşap pantolonlarım biraz avare

Uyku tutmayınca beni bir şiir tutuşturuyorum
Bir gri deniz parlıyor gümüş
Bugün o günmüş
Hani haritaların harp alanı olduğu

Hani yüzünde gülümseme var ya
Hangi tanrıçanın mirası bilmiyorum
Öğrenmek için Heimdall'ı Yunanistan'da bulmam gerek
Gözlerinde ne madeni var?
Yoksa tüm bunlar yağmur yağacak mı demek

Hayır ben sadece bir şeyler fısıldamak istedim
Toprak yağacak kısa çelikten
Kısacık enstrümanlar takıyorum kaskıma

Sen şiir olduğunu bilemezdin eskiden
Zaten bu şiir de çok eski aslında
Yalnızca şimdi yazıyorum
...
Orhan Veli olmak gerek

Şimdi biraz aydan yüz buluyorum
Onda yaşlı bi surat var
Bilge midir bilinmez bir birimin bilginleri
Aydan yüz buluyorum, başka bir şey bulamıyorum
Yüzün yüz yüzü yüzer
Yüz yüzden güzel

-Enes Bozkurt